(31 Temmuz ikibinyirmiüç, Maltepe Sahil)
(P.S. rötuşlar 21 Ağustos sabaha karşısında atıldı)
Temmuz’un son saatleri, Ağustos’a giriş çanları çalıyor, gün batımı eşliğinde sahilde..
Ağustos demek bir çentik atmak daha demek kimi zaman renkli, kimi zaman parçalı bulutlu olan ömrüme.
Kopuk zincirli ve bir türlü oldurulamayan -Özkan Abi’nin ruhu şad olsun- ama bir o kadar dolu bir hayatın 35.senesine giriş. Yolun yarısı mı berisi mi bilmiyorum ama tek başına çok güzel sürdürdüğüm, kimseye muhtaç olmadığım bir hayatın 35. senesini karşılama manifestosu bu.
Dönüp baktığımda geriye, bütün yaptıklarımdan ben mesul oldum, sorumlusu ben oldum tıpkı babam kadar sevdiğim adamın da dediği gibi; “Nerede olursam olayım ben buyum. Hislerimi belli ederim. Sevincimi de, üzüntümü de, sinirimi de, sakinliğimi de…” (hiç olmaz sanıyordum ama hayat bana onunla da tanışma fırsatı verdi.)
Yaptığım bütün hataların sonuçlarına katlandım, ister istemez keşke diyerek, keza aldığım doğru kararların meyvesini topladığım gibi. Güzel dostluklar biriktirdim, her biriyle güzel anılarım oldu kimi zaman ücra bir barda kahkahalarla gülerek, kimi zaman bir yolculukta, Kadıköy sokaklarında veya aklıma gelmeyen onca yerin içinde. Çok mutlu anılarım oldu; çoğu, bana miras olan, hiç kimse anlam veremese de hiç tanıyamadığım amcamdan kalan bu sevdayı sürdürmek için yaşadığım Galatasaray’la.. çok üzüldüğüm anlarım oldu; daha sonradan gülüp geçtiğim, ulan ne güzel direkten dönmüşüm dediğim. Çok gezip gördüğüm yerler oldu; bazen hafif kafa güzel Amsterdam sokakları, bazen soğuktan bıyıklarımın bile donduğu Lviv.
Bir çok kez sahneye çıktım, çocuk yaşlarım itibariyle hatta nicedir çocukluk arkadaşım oldu tiyatro, içe kapanık geçen çocukluğumun terkisine. Hiç bırakmadım peşini, kimi zaman sahnede bizzat, kimi zaman ise sahnenin o tılsımlı kokusu ciğerlerime dolarken seyir ederek. Çalıştım, çok çalıştım; niyeti neydi hiç bilemedim ama dedemin 18. yaşımda direk beni iş hayatına sokmasıyla birlikte, yeri geldi geceyi gündüze katarak çok çalıştım ve devam ediyorum. Nedenini sorma hiç bilmiyorum. Yapmam gereken bir şey mi onu da bilmiyorum. Sadece çalışıyorum.
Ve tabi pek çok sevda geçti gönlümden, kimi kırık dökük bıraktı gitti, kimi ise enkaz bıraktı gitti, kimi Sivas’ta eksi bilmem kaç derecelik gecenin sonunda ki telefon konuşmasıyla gitti,kimi bir gecede aşık etti kendine gitti, kiminin ise kaşının üstünde göz vardı öyle gitti ama özünde hep gitti.. Bundan sonrasında gönlümüzün aldığı yol mu güzel olur, yoksa vardığı nokta mı göreceğiz.
Şimdi diyorlar ki 34,35,36.. veya başka bir şey, büyük selamla karşılıyorum kendisini, İşler’in de dediği gibi her defasında yeniden umutlanarak.. Yolu açık olsun.. Sonu güzel olsun.. “ama netice ne olursa olsun..” ;)
Hayatımın Filmleri,
Pardon, Vizontele, Limonata, Ölümlü Dünya, Geleceğe Dönüş Serisi, Aslan Kral,
Coach Carter
Hayatımın Tiyatroları,
Otogargara, Şekerpare,
Dünyada Karşılaşmış Gibi, Lüküs Hayat, Hababam Sınıfı, Hamlet, Jeykll & Hyde,
Bir Delinin Hatıra Defteri
Hayatımın Marşları,
Athena - Sakla Beni,
Şebnem Ferah - Yeniden Doğup Gelsem,
Mor ve Ötesi - Serseri,
Teoman - Martılar,
Zeki Müren - Kahır Mektubu,
Ferdi Özbeğen - Ağla Halime,
Büyük Ev Ablukada - Arayan Bulur
Pilli Bebek - Fotoğraf
Şampiyonluk x 15
Türkiye Kupası x 10
Süper Kupa x 10
Uefa Kupası x 1
Uefa Süper Kupası x 1
Yorumlar
Yorum Gönder