#EvdeKal - Corona Günlüğü



"şu son bir buçuk sene gerçek bir düşüştü. 
sana olan aşkım deliliğe dönüştü."

Son eklediğim yazı üzerinden 2 koca yıl geçmiş.. Neler geçmiş, neler yaşanmış düşündükçe bir hayli kederli sonuçlar çıkıyor ortaya. Hepsinden sıyrılıp geliyorum, bugüne hiç gelmek istemeye istemeye..


Kendime ayırdığım vakit süresince yazmayı unuttum, defterimde ki ve telefonumda ki ufak tefek denemeleri saymazsak çünkü hep atıfta bulunduğum gibi çok korktum yazmaktan kendimle ilgili bir şeyleri. Her sene sonunun bilançosunu alırım ama görünüşe bakılırsa son iki seneden kaçıp gitmişim, elimde anlatacak bir şey olmadığı için. Heybemde kalan sadece yarım kalan ümitlerim ve devrik cümlelerim. Onları da birbirine vurunca dağılıp gidiyorlar odanın bir taraflarına ama gel gör ki balımın da dediği gibi "benim bir sevgilim var, henüz tanışmadığım." ve kel delinin de dediği gibi"aklıma biri gelecekse elim hep ona kayıyor."

Olanlar oldu, bitenler bitti ve elimde, gücümde işimden başka dayanağım bir şey kalmadı esasında hayata dair. Geride kalan bütün yaşanmışlıklara bir sünger çektim, çek-pasla da gidere gönderdim. Her defasında ayağa kalktım, daha yenik kalktım ama yürümeye devam ettim bundan gocunmayarak ve kendime dönüp baktığımda elimde sadece çalışmaktan başka bir şey kalmadığını gördüm. Benim gibi birisi için çok saçma esasında. Gün gelecek ve bir şeyi ciddiye alacağım aklıma gelmezdi açıkçası.

Günler bu doğrultuda devam ederken, gelen gideni götürürken, eksi artıya katılırken ve tabi ki brokoli.. -şu sıralar kimsenin girmek istemediği- 2020 senesine kadar  kapıyı dayadık. Ocak ayı itibariyle hemen hemen her felaketi yaşıyorken; düşen uçaklarımız, İdlib'te verilen şehitler, Elazığ'da ki büyük deprem, Van'da ki çığ felaketi, Kadıköy Galibiyeti (!) gibi şu an aklıma gelmeyen türlü felaketlerin sonuncusuyla baş başayız şu an; Corona Virüsü. İlk başlarda ki duyarsızlıkların sonucunda, belki de alınmayan önlemlerin nihayetinde ben ve benim gibi binlerce kişi şu an evinde bir nevi hapsolmuş şekilde esasında. Kimisi kendi ohalini ilan etti, kimisi kendi izolesinde, bir başkasıda karantinasıyla vakit geçiriyor ama acı olan durum alt başlık ise çaresizlik ve belirsizlik. Kendi adıma konuşmam gerekirse kafa yorucu bir dönemden geçiyorum ve yine her konuda olduğu gibi herkes konuda fikir sahibi. Asıl bulanıklığı yaratan durumda bu ama inanıyorum ki bu kara günler son bulacak ve herkes normal yaşantısına geri dönecek, şu sıralar tek temennim bu. Bununla beraber bu süreçte aldığım en üzücü ve en meraklandırıcı haber ise Fatih Hocam'ın bu hastalığa yakalandığını öğrenmek oldu. Kendi babamın başına gelmiş telaşına kapıldım ama şükür ki durumu iyi olduğu haberleri geliyor ve umarım dahada iyi olacak. Bize güçlü olmayı, ayakta kalmayı, yıkılmamayı öğreten kendisi, şimdi sıra onda. Daha güçlü döneceksin canım hocam.

Bu #EvdeKal ma süreci iyi mi geliyor, daha mı kötü oluyor tam anlamış değilim esasında çünkü an itibariyle hayatım bir evin odasında geçiyor ve hayata bağlı kalmamı sağlayan tek bağ dizi ve filmler. Bu süreçte de izlediğim dizi ve filmler sonrası normal hayatın içinde miyim yoksa dizinin içinde miyim psikopozuna girince ana faaliyetin mesai süresini azaltma kararı aldım. Daha sonrasında okuduğumda kendime not olarak baktığımda aşağıda neleri izlediğimin listesini yapıyorum, hem de ufak tefek yorumlamalarını;

1) Full House - Jesse ve Michelle için 8 sezon değil 18 sezon seyredilir.
2) Hakan Muhafız - kötü bir 2.sezon sonrası, 3.sezonu çok güzel toparlamışlar.
3) Deadpool II - Deadpool ne kadar kötü olabilir ki Marvel'in marjinal süper kahramanı.
4) Greatest Events of WWII in Colour - meraklısına güzel belgesel, Pearl Harbor bölümü!
5) Inside Bill's Brain - Bill Gates'in daha çok yoksul ülkeler yaptığı bağışları anlatıyor.
6) I am not Okay with This - yönetmen End of the Fucking World, yapımcı Stranger Things.
7) Marriage Story - biliyor musunuz Scarlett'in o sahnede doğaçlaskljdşsjd
8) Karakomik Filmler - "hep aynı adamlar" ama iyi ki hep aynı adamlar.
9) Yedinci Koğuştaki Mucize - uyarlama senaryo, nefis oyunculuk. Çok güzel film.
10) Tolkien - büyük hayal kırıklığı.
11) Toy Story 4 - "hep aynı adamlar" beni en duygusal anımda yakalayıp ağlatmayı başardılar.
12) The English Game - futbol temalı müthiş dizi.
13) The Two Popes - Hopkins ve Bryce'tan nefis oyunculuk.
14) Once upon a time in Mexico - Zorro'nun devam filmi tadında.
15) The Dark Knight - Joker karşılaştırması için izledim ama Joaquin daha iyi!

Son olarak tabi ki her yazımın sonucunda adını andığım ve anmaktan vazgeçmeyeceğim bu hayatta ki en yakın arkadaşlarımdan biri; seni çok özledim be Galatasaray. Yoluna koşmayı, sana gelmeyi, merdivenleri çıkıp seni görmeyi ve hatta giderken söylenmeyi bile özledim. Biri çevirip "maç mı var bugün" diye sorsun vallahi sesimi çıkarmicam.


"Akıyormuş zaman, ben ittirmesem de
Gülümsersem sana gülecek misin sen de?
Günler karışıyor, insan alışıyor
Vapurlar yanaşıyor içinden sen inmesen de"

                                                                                                           (Mart 28 ikibinyirmi, 06:54, oda)

Yorumlar