O günün geleceğini çok iyi biliyordum esasında fakat tam nasıl karşılayacağıma karar veremedim ve yağan yağmurda koşmayı seçtim. Sana kırgın mıyım, kızgın mıyım tam bilemiyorum çünkü yine en dara düştüğümüzde geldin; bir türlü çıkamadığın hayatlarımıza.
Bundan tam 4 sene önce gittiğinde (veya senin deyiminle antrenmanda gönderildiğinde) günlerim kapkaranlık kör kuyularda geçmeye başlamıştı. Ne yapacağımı bilmez bir haldeydim. Derken o günler devam ederken bir İtalyan geldi. Janti adamdı, sarı-kırmızı atkısı vardı ama olmamıştı, yanlış zamanda gelmişti. Zaten bizim İtalyanca; "Finito cokare, resultante importante." den ibaretti. O yetmiyormuş gibi "bütün zaferleri gökyüzüne" yollayan bir İtalyan daha çıkageldi ama bizim zaferlerimiz zaten ruhumuzdaydı. Derken kendi adının oğlu olan bir adam geldi. İşte ilk o zaman inanmaya başlamıştım senin geri geleceğine. Azda olsa senden esintiler vardı fakat o da takım içi dengeleri bozmak istemedi ve onunda sonu ayrılık oldu. Ondan sonra ben yavaştan yavaştan seni beklemeye başladım kimseye belirtmeden ama sıradaki kişi sanırım en beterlerinden biriydi. Etrafımızda ki kara bulutların, bir sis bulutu olduğuna inandırmaya çalışıyordu. İşin özünde onunlada olmadı ve en son Hırvat bir adam geldi. İlk başlarda iyi olacağına inanmıştım esasında fakat başında bulunduğu takımın Galatasaray olduğundan haberi yoktu. Zaten bu sezonun başında "beklenen ayrılık" haberi de gelince kavuşmamızın artık çok yakın olduğunu anlamaya başlamıştım.
İşte bütün bunların sonunda anladım; yine sensiz olmayacağını, o kulübenin yalnız sana yakıştığını. Belki çok kötü bir kısır döngü bu bilmiyorum ama bu döngüde ki yerin öylesine sağlam ve kuvvetli ki bir şekilde hayat bizi yeniden bağlıyor birbirimize.
Şimdi her şey eskisi gibi olur mu bilmiyorum hocam. Yine zaferlere koşar mıyız tahmin etmesi güç. Bu sadece sana bir hoşgeldin mektubuydu.
Hoşgeldin Fatih Terim
Hoşgeldin Hocam
Hoşgeldin babam kadar sevdiğim adam.
Bundan tam 4 sene önce gittiğinde (veya senin deyiminle antrenmanda gönderildiğinde) günlerim kapkaranlık kör kuyularda geçmeye başlamıştı. Ne yapacağımı bilmez bir haldeydim. Derken o günler devam ederken bir İtalyan geldi. Janti adamdı, sarı-kırmızı atkısı vardı ama olmamıştı, yanlış zamanda gelmişti. Zaten bizim İtalyanca; "Finito cokare, resultante importante." den ibaretti. O yetmiyormuş gibi "bütün zaferleri gökyüzüne" yollayan bir İtalyan daha çıkageldi ama bizim zaferlerimiz zaten ruhumuzdaydı. Derken kendi adının oğlu olan bir adam geldi. İşte ilk o zaman inanmaya başlamıştım senin geri geleceğine. Azda olsa senden esintiler vardı fakat o da takım içi dengeleri bozmak istemedi ve onunda sonu ayrılık oldu. Ondan sonra ben yavaştan yavaştan seni beklemeye başladım kimseye belirtmeden ama sıradaki kişi sanırım en beterlerinden biriydi. Etrafımızda ki kara bulutların, bir sis bulutu olduğuna inandırmaya çalışıyordu. İşin özünde onunlada olmadı ve en son Hırvat bir adam geldi. İlk başlarda iyi olacağına inanmıştım esasında fakat başında bulunduğu takımın Galatasaray olduğundan haberi yoktu. Zaten bu sezonun başında "beklenen ayrılık" haberi de gelince kavuşmamızın artık çok yakın olduğunu anlamaya başlamıştım.
İşte bütün bunların sonunda anladım; yine sensiz olmayacağını, o kulübenin yalnız sana yakıştığını. Belki çok kötü bir kısır döngü bu bilmiyorum ama bu döngüde ki yerin öylesine sağlam ve kuvvetli ki bir şekilde hayat bizi yeniden bağlıyor birbirimize.
Şimdi her şey eskisi gibi olur mu bilmiyorum hocam. Yine zaferlere koşar mıyız tahmin etmesi güç. Bu sadece sana bir hoşgeldin mektubuydu.
Hoşgeldin Fatih Terim
Hoşgeldin Hocam
Hoşgeldin babam kadar sevdiğim adam.
Yorumlar
Yorum Gönder