Gece Dilemması

Gece olunca çıkıyor bütün düşünceler aklımın odalarından. Bu nasıl bir lanettir ki çocukluktan beri uyuyamaz oldum geceleri ve hatta bu nasıl bir lanettir ki hafta da iki gün gece nöbeti olan bir işte çalışıyorum. Bir boşlukta sürükleniyorum ve her gece olduğunda biraz daha yaklaşıyorum esasında, ömürden bir gün daha çalınmış oluyor veya ben boşa harcamış oluyorum. Nazım'ın da dediği gibi "İnsan öleceğini bile bile nasıl yaşar? Ya çıldırır ya da öleceğini unutur." Ben öleceğimi unutarak yaşıyorum ve elimde var olan sıfırlarımla, hiç olarak yaşıyorum.

Sevemeden, sevilmeden ve tam anlamıyla yapayalnız ama bundan gocunmayan bir halde yaşıyorum. Bekliyorum, usul usul içimden esen esrarlı güzel yalnızlığıma can katacak o gizemli güzeli. Düşünüyorum, yıkılan hayal rezidansımı yeniden inşa edebilirmiyim diye ve müteahhiti sanki bir tek O'ymuş, O'nsuz yeniden bir tuğla bile koyamam korkusuna kapılıyorum bazen, bazı zamanlar ise yeniden bekliyorum ama her bekleyişimin sonu hüsranla sonuçlanıyor. 

Geceleri öyle bir derine düşüyorum ki çığlıklar duyuyorum "dön sarıl ona" diyen. Direndiğim her an kendime zarar veriyormuş gibi geliyor. Zaman önüme geçiyor, maçın son dakikalarında ve benim elimde sadece tek bir oyuncu değişikliği kalmış gibi hissediyorum. Hatalarımla yaşıyorum ve bu döngü böyle sürüp devam ediyor.

Hayat öylesine çabuk geçip gidiyor ki elindekinin değerini anlayana kadar iş işten geçmiş oluyor. Artık geriye dönüp bakmaktan vazgeçmek lazım. Hazır yılın son günlerindeyken ve hala gecenin karanlığından kurtulamamışken, aydınlık günlere nasıl varılabiliri düşünüp çözüm bulmak lazım çünkü her geriye dönüş esasında yeni bir karanlık dehliz. Elbet herkesin olduğu gibi bizimde yolumuzun yolcusu bir yerlerden almıştır biletini binmek için ve biz aradan geçen zamana inat daha güçlü severiz birbirimizi.

   GECE ŞARKILARIM


Yorumlar