Tarihin Tozlu Sayfaları : 4 Aralık 2010

Yine seni andığım Pazartesi'lerin içinden, en kalabalık minibüsten, yine nefret ve kin ile serzenişimin ve seslenişimin girizgahıdır bu..

Tarihin tozlu sayfaları, 4 Aralık 2010'u, haftanın kayıtsız şartsız en güzel günü olan Cumartesi'yi gösteriyordu. Kafamın kayışı kopmuş, beynim burnumdan akmış gitmiş, ben kendimden geçmiş bir halde sokaklarda dolaşıyorken ve 25 yıllık hayatımda geçirdiğim en güzel yıl olan 2010'un sonuna yaklaşırken sistem beni asker yapmaya karar vermişti. Ne hikmettir bilinmez biz de bunu hummalı bir şekilde kutlama telaşına kapılmıştık. (Sonradan sonraya çok pişman olacağım) büyük kavgalar, hırslar ve inatlarla yer ayarlandı. Gün geldi ve çattı sonunda..

Kurtarılmış bölge Kadıköy'ün sokaklarını uzun ayrılıktan önce havasını derin derin içime çekerek dolaşıyordum. Nasıl olacak ve nasıl edicez soruları hakim iken beynimde ben yine tek bir şeye saplanmıştım. En sevmediğim kafeye oturarak tek amacım yine seninle bir olmaktı amacım. Tarihin en kaos ve en çalkantılı dönemini geçiriyordu Galatasaray'ım fakat yine de bunlara rağmen O'nsuz nasıl yaparım sorusunun cevabını bir türlü bulamamıştım. Maç başlayıp Kewell golü attığında bende kalkıp olacaklardan habersiz şekilde gecenin asıl mekanına doğru yollanmaya başlamıştım. Dostlar toplanıp muhabbetin inceden kapısından geçerken o giriş yapmıştı. O anlık öylesine güzel geliyordu ki bütün güzellikler yanında yavan kalıyordu. Ömrümün en saf, ömrümün en temiz ve ömrümün en çocuk duygularını beslediğim o girmişti içeri işte. Bu işin bir falsosu olmamalıydı, herşey olduğu gibi devam etmeli ve sonunda askerden dönünce de bir olmalıydık. O zamanki salak düşüncelerimdi bunlar..

Derken tam dört yıl geçti aradan. Geriye dönüp baktığımda bugün çarptı gözüme. Kendime bir çalım atıp dışardan biri gibi kendime baktım. Ne kadar güldüm o halime, ne kadar acınası bir haldeymişim.. Bazen düşünüyorumda o yıllarda "enişte bizi nasıl ketenpereye getirmiş"se bi daha önünü alamamışız. 

Şimdi bunların sayesinde tabularımı yıkamıyorum, korkularımı yenemiyorum. Yeni yollara gitmem sandığımdan daha zor geliyor bana. Her seferinde her şeyden kurtulup tamam diyorum, bu sefer yapıcam fakat heyhat bir şekilde aklıma düşüyor ve beynimde ki kin ve nefret tilkileri yüzünden kaybeden hep ben oluyorum, kazandığımı düşündüğüm anlarda bile.. Fakat yenilmiş değilim ne sana ne de senin yalancı güzelliğine. Yürüyorum tek başıma, bencil ve yalnız olarak. Elbet biri çıkacak, biri gelecek ve daha da büyüyecek paylaşarak. Sen o zaman kutlamayı ve bayramı gör.

(Devam edecek..)

Yorumlar