(Kurşun kalemin ve defterin olmadığı bir ortamdan gayet sanal ve gayet sahte bir ortamdan paslanmamak üzere geçiyorum tuş kombinasyonunun başına..)
Yağmur.. alabildiğine yağmur vardı İstanbul'da, Eylül'ün son Cumartesi'sinde.. durmuyordu ve biz yağmura inat hedefimize gidiyorduk koşar adım. Varmış olduğumuz hedef Maçka Küçükçiftlik Park'tı ki görünen yağmurla inatlaşan o gün sadece biz değildik, inanılmaz bir bilet kuyruğu, bir kargaşa ve bir hengame hakimdi konser alanı önünde.. Tribünden kalan tecrübelerimizden faydalanarak -bir şekilde- biletlerimizi bastırıp içeri girmiştik. Hayatımın ilk sahne önü konseri olacağından ötürü, ayrı bir merak ve ayrı bir heyecan içindeydim. Dersimiz; müzik, konumuz ise Hard Rock Cafe Grand Opening Party'di..
Konserde ilk sahne alan Ogün Sanlısoy'du. Lise çağlarımızın güzel bestecisi. Ferdi Tayfur dinlemez iken "Ben de Özledim"i sevdiren, "Pencere" ve "Saydım" ile rock müziğinin tınılarını sevdiren adam. Fakat sahne performansı ilerlemiş yaşının vermiş olduğu dinginlikten ötürü ne yazık ki oldukça aşağı da kalmıştı. Kendi çağından kalan hareketleri günümüzle uyarlamaya çalıştıkça yavanlaştı. Yine de her şeye "O Gün" albümünde ki her şarkı güzelliğini korumaktaydı.
Ogün Sanlısoy'dan sonra sahneye gelen ikinci isim; Moğollar'dı. Benim için ayrı bir önemi vardı. Telli çalgıların tanrısı Cahit Berkay'ı ilk defa canlı dinleme fırsatı yakalamıştım. Sahneye ilk çıktığı andan, indiği ana kadar tam anlamıyla bu topraklarda ki müziğin babalarından biri olduğunu canlı canlı bir kez daha görüp anlamış oldum. Cahit Berkay önderliğinde hep birlikte "göğe selam" göndermeye başlamıştık. Sahnede ki enerjisi, canlılığı çoğu genç rock gruplarına taş çıkartır cinstendi. Her şarkısında bir ana fikir mevcut, her şarkısının ayrı bir mesajı vardı, efsane film Selvi Boylum Al Yazmalım'ın efsane müziğini çalarlarken bile vermek istedikleri bir mesajları vardı. Fakat asıl ve en güçlü mesajı, sahneden inmeden evvel ki son şarkılarında veriyorlardı; "Birşey Yapmalı"
Moğollar'ın devamında sahneye çıkan grup, bu topraklarda ki ilk heavy-metal grubu; Pentagram'dı. 1987'de daha ben babamda bile yokken lise sıralarında kurulmuş olan bu köklü grup bana göre en iyi yıllarını 1999'dan 2010'a kadar grubun vokalistliğini yapan Murat İlkan zamanında geçirmiştir. Sahnede ki performans her ne kadar iyi olursa olsun, gözler ister istemez Murat İlkan'ı aramaktaydı fakat şu da bir gerçek ki sağlam ve kusursuz bir müzik yaptıkları aşikar. Her ne kadar batı müziği yapsalarda melodilerinde ki alaturka tınılar, bu topraklardan, bu havadan harmanladıklarını gösteriyor. Bunun en güzel örneklerini de; "Lions In A Cage" ve "1000 In The Eastland" şarkılarında duyabiliyoruz ama yine de her şeye rağmen; Murat İlkan > Gökalp Ertem.
Konserin devamında 3.kez dinleme şerefine ulaşacağım Mazhar,Fuat ve Özkan sahnede ki yerini alıyordu. Tam bir terapi oluyor insana; MFÖ konseri. Herkesin ölmeden evvel yapılacaklar listesinin bir sırasında mutlaka yer almalı bu konser. Ne zaman dinlesem, performanslarına canlı canlı tanıklık etsem gayet mutlu şekilde ayrılıyorum. Özellikle Özkan Uğur'un hastalıktan kurtulup şifasına kavuştuğuna binlerce kez şükretmek lazım. MFÖ konserlerine can katan adam. Hele ki "Olduramadım" şarkısıyla yapmış olduklarıyla bir nevi müzikal bir tiyatro sunuyor dinleyenlerine. Her zaman olduğu gibi "Ali Desidero" ile şovlarının sonuna geldiklerinde ilerlemiş yağmura rağmen nefis bir performansla ayrılıyorlardı sahneden.
Yağmur artık hızını gittikçe arttırmaya başlamıştı MFÖ'den sonra ve sırada ki isim; benim mahallemin en güzel kadını Şebnem Ferah'tı ve ben ilk defa onu sahne önünden dinleme fırsatını yakalamıştım. Heyecanımda had safhaya erişmişti artık fakat bir şey oldu ve o zamana kadar konserle birlikte gayet güzel bir atmosfer yaratan yağmur, terbiyesizlik seviyesine erişmeye başlıyordu ve kovadan boşalırcasına yağmaya başladı birden. Şebnem'in sahnesi hazırlanıyor, dostlarım gidelim diyor, ben ise hala sadece O'nun sahneye çıkmasını bekliyordum. Birlikte "Yağmurlar"ı söylemeyi hayal kuruyorum ki ne yazık ki olmadı. Yağan yağmura benim de tahammülüm kalmamıştı ve konser alanından ayrılmak zorunda kaldık. Şükür olsun ki, daha evvelden sayısızca canlı canlı dinleme fırsatı yakalamıştım ve eminim bu sefer de her zaman olduğu gibi çok güzeldi. Bu da Eylül'ün bana son kazığıydı. Mevsim değişimi bu konserle birlikte hem bitmiş, hem de başlamış oldu.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcq8fRgtyHNz-W9PYMhx6uIQSFTQd35Yvg5PL84G_jaoR2Tx8BqtXoPcaJxZfSQu0PBw3kpoJrVNL1t3qCyT1lgka6-84_UYXBHtUK7WFc_hnNhPvIb1C_akxC4gPq4qTXv0Mf-dNF6Ng/s1600/hard-rock-cafe-istanbul-grand-opening-party-700x453.png)
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgch_YgJPkT61uVKNxgKeKyzl3w5WOpLScKErEOt0DG8oi-ILaCaZbOixtZEHhES0KIDdVgZzJPspd8BgDe8AMGScRmVErBDbX2cjmigtIbKhQ0YCAu7dcASO4vbNwTjZDgmHzQ3ffmUbM/s1600/OgnSanlisoy.jpg)
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8RWdciAuGRRhodfimtB5K-iJwyJWyZr-ursLkM-bygp5MGwQHiwiStZ7q9jQWhTa6M6bm7MruSgvv3XT6-M4VRMDCGFcu5hW0UaQzGZakdzN68HkIzZBvg4n-Syu_Oy8GJoFvT2dAzVE/s1600/hard-rock-cafe-istanbul-grand-opening-party-mogollar.jpg)
Moğollar'ın devamında sahneye çıkan grup, bu topraklarda ki ilk heavy-metal grubu; Pentagram'dı. 1987'de daha ben babamda bile yokken lise sıralarında kurulmuş olan bu köklü grup bana göre en iyi yıllarını 1999'dan 2010'a kadar grubun vokalistliğini yapan Murat İlkan zamanında geçirmiştir. Sahnede ki performans her ne kadar iyi olursa olsun, gözler ister istemez Murat İlkan'ı aramaktaydı fakat şu da bir gerçek ki sağlam ve kusursuz bir müzik yaptıkları aşikar. Her ne kadar batı müziği yapsalarda melodilerinde ki alaturka tınılar, bu topraklardan, bu havadan harmanladıklarını gösteriyor. Bunun en güzel örneklerini de; "Lions In A Cage" ve "1000 In The Eastland" şarkılarında duyabiliyoruz ama yine de her şeye rağmen; Murat İlkan > Gökalp Ertem.
Konserin devamında 3.kez dinleme şerefine ulaşacağım Mazhar,Fuat ve Özkan sahnede ki yerini alıyordu. Tam bir terapi oluyor insana; MFÖ konseri. Herkesin ölmeden evvel yapılacaklar listesinin bir sırasında mutlaka yer almalı bu konser. Ne zaman dinlesem, performanslarına canlı canlı tanıklık etsem gayet mutlu şekilde ayrılıyorum. Özellikle Özkan Uğur'un hastalıktan kurtulup şifasına kavuştuğuna binlerce kez şükretmek lazım. MFÖ konserlerine can katan adam. Hele ki "Olduramadım" şarkısıyla yapmış olduklarıyla bir nevi müzikal bir tiyatro sunuyor dinleyenlerine. Her zaman olduğu gibi "Ali Desidero" ile şovlarının sonuna geldiklerinde ilerlemiş yağmura rağmen nefis bir performansla ayrılıyorlardı sahneden.
Yağmur artık hızını gittikçe arttırmaya başlamıştı MFÖ'den sonra ve sırada ki isim; benim mahallemin en güzel kadını Şebnem Ferah'tı ve ben ilk defa onu sahne önünden dinleme fırsatını yakalamıştım. Heyecanımda had safhaya erişmişti artık fakat bir şey oldu ve o zamana kadar konserle birlikte gayet güzel bir atmosfer yaratan yağmur, terbiyesizlik seviyesine erişmeye başlıyordu ve kovadan boşalırcasına yağmaya başladı birden. Şebnem'in sahnesi hazırlanıyor, dostlarım gidelim diyor, ben ise hala sadece O'nun sahneye çıkmasını bekliyordum. Birlikte "Yağmurlar"ı söylemeyi hayal kuruyorum ki ne yazık ki olmadı. Yağan yağmura benim de tahammülüm kalmamıştı ve konser alanından ayrılmak zorunda kaldık. Şükür olsun ki, daha evvelden sayısızca canlı canlı dinleme fırsatı yakalamıştım ve eminim bu sefer de her zaman olduğu gibi çok güzeldi. Bu da Eylül'ün bana son kazığıydı. Mevsim değişimi bu konserle birlikte hem bitmiş, hem de başlamış oldu.
Yorumlar
Yorum Gönder