Ben, Benimle ve Birlikte.

(Hiç kendimi yazma imkanı bulamamıştım bunca yıldır..)

89’ Ağustos yazının 22’sinde tam Turgut Uyar’ın 4.ölüm yıldönümünde, olacaklardan bir haber, haber yapmaya devam eden Uğur Mumcu’nun 47.yaş gününde, şu an adı farklı olan Kartal Devlet Hastanesi’nde, babaannem tuvaleti kırdığı esnada Ermeni bir doktor tarafından dünyaya gelmişim. Dedemin Metin Oktay’a olan hayranlığından dolayı Metin, anneannem istiyor diye Görkem olarak iki aile kavgasız şekilde adıma karar vermişler.

İçe kapanık, asosyal ve Susam Sokağı izlemekle geçen bir çocukluk ertesi başlayan ilkokul macerasıda bir hayli karanlıktı. Okumayı önceden söktüm diye uğraşan bir öğretmen, lümpen ve janjanlı sınıf arkadaşlarının arasında kalan şişman, saçları hiç yana yatmadığı “kirpi” lakabını yemiş bu çocuğun aklında ise o sıralar bambaşka bir şey vardı; tiyatro.. İçe kapanıklığı atsın diye dede yardımıyla 7 yaşında başlamıştım Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde tiyatro eğitimini almaya bir daha hiç kopmamacasına. İlk senenin sonunda yuttuğum sahne tozunu bir daha hiç çıkarmadım ve tiyatro benim çocukluğumun en arkadaşı oldu, Galatasaray’la birlikte. Devam eden yıllarda bir şekilde okul tiyatrosunda yerimi almaya başlayınca sahip olduğum çocuk karakterinden yavaş yavaş kurtuluyordum.

Hasbel kader bitirilmiş ilkokul, akıl bir karış havada, dünya sanki benim etrafımda döndüğünü sandığım ve “beden dersi haftanın günü ve kaçıncı ders acaba?” sorusuyla geçen Hasan Şadoğlu Lisesi yıllarının sonunda hayat denilen kavram inceden sıkıştırmaya başlamıştı. Bundandır ki açıktan okuduğum üniversite yıllarım sırasında iş hayatına giriş yapmış bulundum. Fakat hep içimde konservatuar sınavlarına hazırlanıp girmemem vardı. Yani tiyatro bir uhte olarak kaldı. Fakat bunu giderebileceğim, bir şeylerin olacağına inandığım zaman takvimler 2008 senesinin Ekim ayını gösteriyordu. Lisede sadece selamlaştığım ama sonrasında bir daha hiç kopmayacağım Aykut Babür, Berkay Budak ve Furkan İba’yla bir grup kurmaya karar verdik, bizim gibi kanı deli olan abimiz Oğuzhan Küçükvar ile..

Derme-çatma bir göz odada ve sadece kendini ısıtmaya çalışan elektrik ısıtıcısı ile Genç Alaylılar Tiyatrosu’nu kurduk, daha sonradan olacakları tahmin bile etmeden. Tiyatro bir şekilde yeniden hayatıma girmiş oldu böylece ve sonradan aramıza katılan arkadaşlarımızla güzel bir kenetlenmenin harmanıyla “Salak Oğlum” oyununu sergiler olduk orada burada, hatta ufak bir turnemiz bile oldu Derince’de.

2010 senesi sonunda askerlik görevim gereği Sivas’a gittim ve 5.5 ay boyunca görevimi yerine getirdim. Askerlik dönüşü yeniden “Salak Oğlum” oyununu sergilediğimiz sırada gruptan ayrılma kararı aldım. Tiyatrosuz geçen zamanım boyunca 1.5 sene Sabiha Gökçen Havalimanı’nda çalıştım. Vardiyalı çalışma sistemine dayanamayarak 1.5 senenin sonunda arkadaşımın kurduğu özel bir firmada Mali ve İdari İşler Sorumlusu olarak iş hayatıma devam etmekteyim. Çalışma saatlerimi düzene koyduktan sonra yeniden dostlarımla bir araya gelip konuştuğumuzda gruba tekrar geri döndüm.
Hayatımın bu yazısını noktalarken çok sevdiğim bir filmden alıntıyla noktalamak isterim; “Şimdilik ölümüne kadar hayattasın!”

Son olarak da söylemek istediğim daha güçlü ve kuvvetli bir şekilde;
BİRR.. İKİİ.. ÜÇÇÇ.. DÖRRT! G. A. T.!!

Selametle..

Yorumlar