Alıntıdan Doğan Fakir Edebiyatı

Son yaşadıklarımdan elimde kalandı bunlar.. Ne kadar güzelde kaçıyordum, tam defansın arkasına sarkıyordum ki yıllar evvelinden içimde kalan kör hevesin esiri oldum.
(şair aslında dinlediği bir şarkıdan etkilenmiş farkında değil!)

Aslında günlerim artık bana saplanmış, şahsıma ait yakıştırmalarda kullandığım kör, karanlık kuyuda geçiyordu. Kalbim -varsa eğer- o kuyunun dibindeki suyun suyun içinde nefes almaya çalışan bir gariban. Yukarı tırmanmaya çalışıyor ama n'apsın; kuyunun duvarlar düz, kuyunun duvarları ıslak..
(şair her yazısında olduğu gibi Yılmaz Erdoğan'a selam gönderiyor.)

Artık bulamıyorum aklımın bir köşesinde sıkışmış olan eski mutlulukları, eski heyecanları ve eski güzel anıları.. Günlerim hep tek düze ve sıradan. Nicedir ondan ki cümlelerim bile kendini tekrar etmekte. Özlemlerim oluyor karşı koyamadığım ve bu özlemi ıslak çim kokularında gideriyorum. Ciğerlerime çektikçe kokuyu Sami Yen'i görüyorum, Mecidiyeköy'de yaşadığımız onca anı ve hikaye bir anda peydah oluyor, anneannemi görüyorum ve yüzümde istem dışı bir gülümseme meydana geliyor. Şimdi ise TT Arena'da ki ruhsuz insanlar, müşteriler. İnsanlar riyakar ve güvensiz. Sevemiyorum kimseyi, içimde hep sırtımdan bıçaklanma korkusu..
(şair.. ah şair! işin gücün fakir edebiyatı yapmak..)

Kaybedenler Kulübü'nde geceyi beyazına hayran kaldığımız rakıya, mütemadiyen ciğerimizi dağlayan Galatasaray'a, sazına kurban olduğumuz Neşet Ertaş'a, girdiği kötü karakter rollerinde bile kendini sevdiren Nejat İşler'e ve kadınları bir türlü öğrenemediğimiz, bir şekilde hala öğrenmekte olduğumuz Kadıköy sokaklarına adadık. Hem de hiç tereddüt etmeden.
(şair yazısını bitirdi.)


Yorumlar