Sayın(!) Erdoğan'a

Merhaba (ya da selâmün aleyküm hangisini beğeniyorsanız) sayın Erdoğan;

Ben bu topraklarda yaşayan ne Mustafa Kemal'in askeri olan, ne Fatih'in ordusundan olan ne de sizin yolunuzdan gelen biri değilim. Ben sadece bu ülkede yaşamaya çalışan
, kendi ideolojimi,kendi düşüncemi ve kendi inancımı kendi çapımda yaşamaya çalışan biriyim.

Aslına bakılırsa yaklaşık 10 yıllık süreç içerisinde sizi hiç sevmedim ve hala da sevmeyi düşünmüyorum. Düşüncenizi desteklemedim ve desteklemeyi de düşünmüyorum. Fakat sizi her zaman dik duruşunuzla tanıdım ve ne yazık ki son 11 günlük yaşanan Gezi Parkı sürecinde o çok meşhur dik duruşunuzdan bile yoksunsunuz. Oradaki insanlar sizden ne istedi de siz bu kadar gaddar, bu kadar kıyımcı ve bu kadar düşüncesiz olabildiniz. Oradaki insanlar sizden eşitlik istedi,hak istedi ve özgürlük istedi. Gayet samimi bir şekilde bir ağaç ve bir park istedi. Tabi eşitlik,hak ve özgürlük kavramları sizin için ters ideolojiler çağrıştırdığı için bu eylem sizin gözünüze battı ve uygulanmayan güçler üzerimize uygulandı. Sizin lûgatınızda "özgürlük" denilen bir kavram olduğunu düşünmüyorum. Yolunuzdan gelenler, sizinle aynı düşünenler özgürdürler -özgür olabildikleri kadar-

Bu ülkenin başında olduğunuzdan beri hep İslam dinini kullanarak ön planda bulundunuz. Sanki bu dini yaşamayanlar, bu dine inanmayanlar bizden değildir gibi göstermeye çalıştınız bu halka. İnanır mısınız bilmiyorum ama İslam dinine hiç inancım kalmadı fakat çok kuvvetli bir Allah inancım var. Yaptığınız her yanlışın vebalini de cezasını da Allah verecektir zaten. Fakat şu an yanlışların en büyüğünü yapıyorsunuz ve bu halkı birbirine kırdırmaya çalışıyorsunuz. Siz/Biz diye ayırmaya çalışıyorsunuz. Yapmayın, o parkta ki insanlar bütün bir halkın özgürlüğü için oradalar ve şu son 11 gündür ben özgürlüğe hiç bu kadar yakın olmamıştım sizin başta olduğunuz süreçten beri. Herşey o kadar güzel gidiyordu, bir sefer olsun varlığımızı size hissettirdiğimizi düşünüyorduk ki sizin o karşıt ve akıl almaz söylemleriniz iyice durumu zıvanadan çıkarttı (gerçi gözlerinizde ki tedirginliği de görmedik değil hani.) Bu ülkenin polisiyle bizi karşı karşıya bıraktınız. Yemediğimiz gaz kalmadı, her çeşidini yedik. Yedikçe bağışıklık kazandık, daha da kuvvetlendik, daha da istedik özgürlüğümüzü.

Söylenecek o kadar çok şey varken kısa kesip sonuç paragrafına giriyorum. Sayın Başbakan, öncellikle tekrar sizden nefret ettiğimi dile getirerek cümleye girmek istiyorum ve biliniz ki o parktakiler -yani sizin gözünüzle "onlar"- bu direnişe son vermeyecekler. Şahsi konuşmam gerekirse hiç bir zaman hükümetin düşmesi gibi çocuksu isteklerim olmadı benim çünkü CHP'nin başında bulunan Kılıçdaroğlu'nun da bu ülkenin başında olduğu zaman bu sefer aynı şeylerin tersinin yaşanacağını düşünüyorum ve ben bunu istemiyorum. Sadece biraz olsun ılımlı olun. O görmeye dayanamadığım zat-ı âlinizi kendinizi çok sevdiğiniz balkonunuzdan gösterin ve "Ben hepinizin başbakanıyım. Sokayım parkınıza,alın başınıza çalın!" diyin. Hatta yine kendinizi tatmin etmek için mesajlarla, belli bir ücret karşılığında bir toplulukta çağırın balkonun altına. Zaten merak etmeyin öyle bir konuşma yapacağınızı duysak biz karşılıksız geliriz ve hiç görmediğiniz bir kalabalığa sahip olursunuz. Şunu bilin ki bu halkı birbirine kırdırmanın hiç bir faydası, hiç bir getirisi yoktur. Aksine size zararı vardır. Bu direniş sürdükçe dirhem dirhem eriyeceğinizi düşünüyorum ve bundan mutluluk duyuyorum.
Sizin de dediğiniz gibi sandıkta görüşmek ümidiyle.

Sizi sevmeyen;
Görkem.

(dipnot: yazıdaki uslubum aslında daha kahvehane ağzında olacaktı fakat kendime yakıştıramadığım için öyle bir tercih yapmadım. Sizinle bir alakası yok.)

Yorumlar